Sevgi dedik diyoruz ve kalem tutan elimiz bedenini Rabbine teslim edene dek sevgi diyecek her sabah.

Sevgi dedik diyoruz ve kalem tutan elimiz bedenini Rabbine teslim edene dek sevgi diyecek her sabah.

Peki dostlar hatırlayanınız var mı?..

Sevgi neydi?..

Sevgi incitmemekti, sevdiğine kıyamamaktı, yüreğinde hissetmekti…

Yunus Emre'nin ilahi aşkla söylediği sözdü…

‘'Yaratılanı severim, Yaradan'dan ötürü ‘'

Yaradan'ın yarattığı her şeye, hoşgörüyle, sevgiyle bakılmasını tavsiye ediyor Yunus…

Konu hassas… Malum sevgi olunca… Sevginin kaynağı Rabbimiz.. Kaynağına sevgi göstermedikçe; birbirimize ve diğer tüm yaratılmışlara sevgi göstermemiz imkânsız… Sadece seviyor zannederiz o kadar… O da üç gün sonra biter…

Ve bu sabah yeniden herkese günaydın deyin sevgiyle ama dolu bir sevgiyle, varlığınızdan da mutlu olanlar sizinle başlasın ki güne, sevgi ve mutluluk hep yanı başınızda olsun...

Her sevginin başlangıcı, insan yaşamında güneşin doğduğu andır elbette. Oysa çaba harcamadan, birilerinin kendisini sevmesini bekleyenler başarılı olamazlar hiçbir zaman... Ne sazı konuştururlar, ne neyi üflerler, ne de şiire varır dilleri...

İnsanın bir ömür boyu peşinden koştuğu sevmek nedir peki?.. Yüreğin bir başkası için çarpması mı?.. Suyun yüzünde, yapraklarını ağır ağır açan bir nilüfer mi yoksa?.. Göç mevsimi, yaralı eşini kanatlarıyla örterek ölümü bekleyen yaban kazlarının vefası mı?.. Ya da kayayı delen tomurcuğun direnci mi sevmek?.. Kan ve gözyaşından oluşmuş bir dünyanın ortasında bile, insanı insanla kucaklaştıran duygu mu?..

Ya sevilmek?..

Bir başkasının bakışlarından biricik olduğunu anlamak mı sevilmek? Yürürken başı biraz daha dik, dudak kıvrımlarını uçarı, adımları hafif kılan, sevilmek mi yoksa? Sesin, sıcacık bir hoşgörüye bürünmesi, bütün canlılara yönelik sevecenlik, artan coşku, sevilmekten mi hep?

Ya nedir sevmemek?..

Küçük hesaplarla ölçüp biçmek midir karşıdakini?.. Hoyrat bir rüzgârın, özenle dizilmiş saksıları devirmesi mi?.. Dalganın saldırması mı, adı özlem olan bir kayığa?..

Koparıp bir çiçeği yakaya takmak mı yoksa?.. Kekliği kafese kapatmak mı, siyah örtüler altında ürkek doğasız bırakıp, avlarda tuzak olarak kullanmak mı sevmemek?.. Canlıyı soyuna nankör kılmak, sonra insanlık dersi vermek mi yoksa?.. Bir yudum su uzatmaktan üşenmek mi sevmemek?.. Gülümsemekten kaçınmak, okşamanın ince kıyılarına inmemek mi asla?..

Sevilmemek nasıl bir duygu peki?..

Yavru kedileri boğmak mı oyun diye?.. Yada sokak hayvanlarını yaşamdan kopartmak mı?..

Kalın topuklu çizmelerle ezmek mi başakları ya da çocukları?.. Nedir hiç sevilmemek?..

Bir çölün ortasında durmadan susamak mı?.. Kapıları dinlemek mi binbir korkuyla?.. Para biriktirmek mi aç karnına?..

Ökseler, pusatlar yapmak, dalları ok gibi sivriltmek mi?.. Yaz günleri ateşler yakmak mı kocaman bir şehrin ortasında?.. Ölümü izlemek mi keyifle?..

Nedir sevilmemek?..

Ne kadar yabancılaştırır insanı insana?..

Havada uçuşan bir sözcük müdür sevgi?.. Sezilir mi, tutulur mu, görülür mü?.. Nasıl bilinir varlığı?.. Yalnızca yokluğunda mı anlaşılır tadı?..

Sevgi; henüz dünyaya gelmeden, yaşamla buluştuğumuz an tanıştığımız ilk olumlu duygudur. Sevgi sahip olduğumuz olumlu değerler içinde ilk sırada gelir.

Sevgiye olan gereksinimimiz azalmaz ya da başka bir duyguyla telafi edilemez. Yaşla ilişkili olarak sevgi duyduğumuz kişiler, şeyler değişse de sevgi, yaşam boyu en temel gereksinimimiz olarak hayatımızdaki sihirli etkisini sürdürür. Sevgi her türlü canlının varoluşuna anlam katan en güçlü enerji kaynağıdır. Sevmek seveni de sevileni de besler.

Sevgi gönlümüzde tutsak olsun diye yaratılmamıştır. Sevgi, insanlara verdiğiniz sürece sevgidir.

İnsan hayatını olumlu yönde etkileyen ve insana değer katan en önemli faktörlerden biri sevgidir. Sevgi; yakınlaştıran, birleştiren ve bütünleştiren, ruhsal ihtiyaçları gideren, psikolojik dünyamızı iyileştiren bir olgu olarak yaşamın her alanında etkin bir güce sahip olmaktadır. Ancak küreselleşmenin yoğun etkisi altında kalındığı bir zamanda sevgiye duyulan ihtiyaç ve eksiklik sağlıklı ve verimli bir yaşamı daha da zorlaştırmıştır. Bu açıdan bakıldığında sevginin varlığı, bireysel ve toplumsal hayat için yaşamsal bir değer ve önem taşımaktadır. Nitekim birbirinden farklı ne kadar çok ahlaki değer var olsa da sevgi, yaşamsal değerler arasında en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Çünkü sevgi bedensel ve ruhsal bütünlüğü koruyan hayati bir ihtiyaçtır.

Önce kendini tanımakla başlar sevgi. Kendini onarmakla başlar... İnsanın, insan olma bilincini, aklıyla, yüreğiyle duymasıyla başlar... Doğanın ve yaşamın bir parçası olduğunu anlamasıyla... Yaşam benim için var. Su benim temizliğim. Ben suyu en uzak dallara taşımalıyım... Sonra insan var... Doğanın en güzel ürünü... Üç bin yılda ayağa kalkmayı öğrenen ve beni bugüne hazırlayan insan... İlmek ilmek örülen kültürümün ilk halkası... Bir insana duyulan sevgiyle başlayan yaşam...

Peki nedir sevgi?..

Sevgi emektir, yıllar ister birikimdir, sevgi kolay kolay sönmez; aşk ise bir anda geldiği gibi her an gidebilir, haindir ama güzeldir. O kadar güzel ki gözünü kör eder, ama misafirdir işte, gelip geçicidir, sevgi hep seninledir çok da kutsaldır...

Birlikte bir gülüşü uzatmak, acıyı paylaşıp azaltmak belki de. Aynı duaya el kaldırmak. Dokunmak biraz. Kanın, damarlardan akışını hızlandırarak duymak insanın sıcaklığını... Aynı anda görebilmek bir şimşek çakımını... Ocağı birlikte üflemek ısınmak için... İnsan olmanın o eksikliğini güzelliğini sezebilmek karşılıklı. Tamamlayabilmek birbirini...

Bir türlü önleyemediğimiz o ses: “benim onurlanacağım kadar önemli ama benden bir adım geri...” diyorsa eğer, o sesi susturabilmek...

Koltuklara, halılara, kristallere, markalara gösterdiğin özenin çok fazlasını gösterebilmek bir insana... Duygularını, düşüncelerini anlamaya çalışmak. Özlemlerini aramak birlikte...

Benim ol ama benden bağımsız bireyliğini de koru. Olduğun gibi kal ama çoğalsın, zenginleşsin içinin erdemi... Seni ilk sevdiğim gün gibi sürdür kişiliğini ama durmadan gelişelim birlikte...

Birlikteliktir sevgi... Kimsenin kimseyi kullanmadığı... Kimsenin kimseye hükmetmediği... Kimsenin kimseyi mülkiyetine geçirmediği...

Önce beni bekle duraklarda, sonra bekleyeni olmayan bütün yolcuları...

Önce benim için bir şarkı söyle, sonra bütün sağırlar duysun sesini...

Beni sev!..

Öyle sev ki, bütün insanlığı kucaklasın sevgin...

Sevmek bir lütuf sevilmek ise ayrı bir lütuf…

Sonuç olarak sevginin ne olduğu, birey, aile, toplum ve eğitim üzerinde nasıl şekillendiği, ne gibi olumlu sonuçlar doğurduğu, insan yaşamını daha verimli ve etkili kılabilmesi açısından nasıl bir kılavuzluk özelliği taşıdığı farklı görüşler ışığında anlatılarak hayattaki önemini ortaya koymaya çalışmaktır dostlarım… Çalışın, çalışın ki dünyadaki gerçek sevgi duygusu çoğalsın evrene dağılsın…

Gerçek sevginin her türlü maddesel yarardan alınmış, karşılıksız bir duygu olduğunun dikkatle incelenmesi, insanlık adına kıvanç verici sonuçlar doğurur…

Sevgi ve dostluk adına bu günü ve gelecek günlerinizi öyle güzel yaşayın ki mutluluk adına, ömür kitabında ki en güzel öykü olsun. Ve nice güzel öyküler sizin olsun.

Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, sevin sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…

Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gününüz aydın ve bereketli, sağlıklı geçsin.

Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, Pazar gününüz aydın mutluluğunuz daim, neşeniz bol, sağlığınız yerinde olsun.

Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…