TDK'ya göre Minnettar kelimesinin iki farklı anlamı vardır: İlk Anlamı: Yapılan iyiliğin karşılığını veremediği için kendisini borçlu hisseden kimse

TDK'ya göre Minnettar kelimesinin iki farklı anlamı vardır:

İlk Anlamı: Yapılan iyiliğin karşılığını veremediği için kendisini borçlu hisseden kimse

İkinci Anlamı: Gördüğü yardım için bol bol teşekkür ve dua eden

Sizce minnettarlık nedir?..

2. Hangi durumlarda kendinizi minnettar hissedersiniz?..

3. Minnettarlığınızı karşınızdaki kişiye nasıl ifade edersiniz?..

4. Minnettarlık, kültürümüze (sosyal yaşama) ne gibi değerler katar?..

5. Karşınızdaki kişinin, size karşı minnettarlık duyduğunu nasıl anlarsınız?..

6. Birisinin size karşı minnettarlık duyduğunu düşünün. Bu durum, sizde ne gibi duygular uyandırır?..

7. Birisine, size karşı minnettarlık duyacağı bir iyilik yaptığınızı düşünün. Bu durumun, o kişiyle olan ilişkinize ne gibi katkıları olur?..

8. Sizce insanların, birbirlerine karşı minnettarlık hissetmelerinin önündeki engeller nelerdir?..

Minnet, insanın iyilik ve lütufta bulunan kişiye karşı kendisini borçlu hissetmesi demektir. Farsçada ''dar'' eki ise sahip olmak anlamına gelir.

Kişinin, bir meselenin çözülmesinde kendisine yardımcı olan insana karşı borçlu ve sorumlu hissetmesine minnet denir.

Minnettar ise hem minnet duyan hem de teşekkür eden manasına gelir.

Günümüzde popüler olarak kullanılan birçok kelime Arapça ve Farsça sözcüklerin birleşmesiyle oluşturulmuştur. O sözcüklerden biri olan minnettar, Arapça kökenli minnet kelimesinden türetilmiştir.

Minnettarlık, bireylerin sağlığına olumlu anlamda katkı sağlayan “hoşa giden yaşantı” halidir. En temel yaklaşımla, bireyin herhangi bir şeyden gördüğü faydayı fark ederek olumlu hislerle yanıt vermesini içerir. İster bir arkadaşın desteği, isterse doğanın güzelliği olsun; minnettarlık hayatımızdaki bu olumlu yönleri tanıma ve takdir etme kapasitemizi ifade eder.

Varlığına minnettarım, dilimize özgü bir deyimdir ve duygusal bir ifadedir. Bu deyimi kullanarak, bir kişiye, bir olaya veya bir şeye olan derin minnettarlığımızı ve şükranımızı ifade etmek istiyoruz. Varlığına minnettarım demek, bir şeyin varlığından dolayı büyük bir memnuniyet, minnet duyduğumuz anlamına gelir.

İnsan kendi varoluşunun farkına, hatırlandığını ve sevildiğini duyumsadığında varır.

Çünkü hatırlanmak ve sevilmek bir başka benlik tarafından onaylanmaktır, onun karşısında bir varlık olduğunu anlamaktır. Halk tabiriyle insan “adam yerine konulduğunda” fark eder, fark edildiğini.

Bu anlamda fark edilmek, kendi varlığının farkına varmayı sağlar. Hatırlanarak ve sevilerek kendi öz varlığını onaylar. Bu yüzden insan yaşamı içindeki tüm çabasını fark ediliş çabası olarak ortaya koyar.

Dostluk hatırlanmak ve sevilmek demektir daha da önemlisi hatırlanma ve sevilmenin güven zemini üzerine kurulması aynı zamanda güven ile ayakta kalması anlamına gelir. Bu yüzdendir ki güven zarar gördüğünde dostluk sona erer.

Bazı insanlar vardır ki yaşam içinde unutulmuşlardır. Sahipsiz yetimler, fakir düşmüş insanlar, yardıma muhtaç kişiler, hayatın ve kalabalığın içinde seslerini duyuramayan, talihsizliklerle boğuşan insanlardır onlar. Onları hatırlamak ise iyilere ve erdemli insanlara mahsustur. Bu tür bir hatırlama, en insani yapıcı ve sevgiyi artırıcı olandır.

Hatırlamak, farkına varmak; sevgi ile hatırlamak farkına varılanı olumlamak ve onu kalpte yaşatmaktır.

Hatırlanmak insan için bu kadar önemli olunca unutulmak da bir o kadar da önemli haline gelir. Unutulmak insan için gerçek ölümdür bu bakımdan en büyük korkulardan birinin de çekirdeğidir. İnsanın ölümü bedensel varoluşunun yok olması ile değil unutulmasıyla gerçekleşir. Unutulan kişi ölmüştür hakiki manada diğerleri için. Bu yüzden tarih boyunca büyük krallar kendi adlarına anıtlar, eserler yaptırmıştır. Bu kudrete sahip olmayanlar ise çareyi arkalarında sanat ve yazılı eserler bırakmakta bulmuşlardır. Yazının kalıcılığı sanat eserinin ölümsüzlüğüne tutunan insan eserleriyle var olmayı denemiştir.

Sanıyorum her kültürün özünde bir ‘iyilik’ kavramı vardır. Bir arada yaşamak zorunda olan biz insanlar için yardımlaşma, iyilik yapma, duygudaşlık, hoşgörü, güven, dostluk, paylaşma gibi değerler toplumların sağlığı için vazgeçilmezdir. Minnettarlık ise bu değerlerin yaşaması için önemli bir besin kaynağıdır.

Minnettarlık ve sonuçları, toplumlar için önemli birer sosyal rol oynamaktadır. Diğer insanlar için gösterdiğimiz çabalardan ve harcadığımız kaynaklardan dolayı teşekkür almayı, takdir edilmeyi ve ödüllendirilmeyi beklediğimiz gibi benzer şekilde bizim de diğer insanlara karşı aynı minnettarlık yükümlülüklerini taşıdığımız unutulmamalıdır…

Evrende her şey mükemmel bir denge içindedir. Bunun farkına vardığımızda kalbimiz koşulsuz sevgi ve minnetle dolup taşar.

Gökyüzündeki beyaz bulutları ya da dalındaki sapsarı katmerli gülü gördüğümüzde ona baktık mı?.. Sevdiğimiz kişi bize gülümsediğinde, hiç tanımadığımız biri kapımızı açtığında hızlıca gülümseyip, basitçe teşekkür edip geçtik mi?..

Sevginin tüm soruların cevabı olduğunu anladığımızda bilge oluruz.

Minnettar olmak evrendeki koşulsuz sevgiyle dolup taşmaktır. Dengede olan her şeyi gördükçe minnettarlık duygusu uyanır içimizde. İyi ya da kötü diye yargıladığımız her şey kendi yargılarımızın bir sonucudur.

Minnettar olduğumuz an, hakiki sevgi ve şükran halinde bilincimizin genişlediği ve duyusal farkındalığımızın arttığı andır. Yüksek ilhamla dolduğunuz andır. Ruhunuzda, zihninizde ve bedeninizde bunun olumlu etkilerini fark edersiniz. Bu sadece sizi değil çevrenizdekileri de etkileyen bir şeydir.

Yaşamda bizi mutlu edecek mükemmel anları arar, kurgular ve hayal ederiz. Gelecekte ya da geçmişte yaşamaktan şu anı kaçırmaya eğilimliyiz.

Sertleşen dünyamızda yaşamak için güçlü ve sert olmak gerektiğine inancımız günden güne artıyor. Yaşamın zorluklarıyla savaşan bizler her şeyin en iyisine layık olduğumuza dair eminlikle yoksunluklarımızı sıralıyor, sahip olamadıklarımızı hayal ediyor ve kaderimizden ya da birilerinden şikâyet ediyoruz.

Mutluluğun sahip olduklarımızla değil, iç durumumuz, bilinç hâlimiz ya da yaşamı algılama penceremizle orantılı olduğunu hatırlamaya ihtiyacımız var.

Günün herhangi bir zamanında durup sahip olduklarımız ve yaşadıklarımızın değerini hatırlamaya ihtiyacımız var. Kaybettiğimiz zaman değil, henüz elimizdeyken, yaşarken…

Minnettarlık deyince iyilik bilmek, lütuf, nezaket veya şükran duymaktan bahsedebiliriz. Anın basit hissinin veya ara sıra duyulan şükran hissinin ötesine geçen çok yüksek duyguyu tanımlamak aslında kolay değildir.

Minnettarlık zamanları yaşadıklarımızın aklımıza değil kalbimize işlendiği zamanlardır. Zaman durur, yaşamın içinde zamansız bir zaman açılır, orda kalbimiz büyür, çiçeklenir, dışarı doğru taşmaya başlar. Hem güçle dolduğumuz hem hafif olduğumuz, mutlu ve tamlık anıdır. Kendimizle, diğerleri ve şeylerle bir olduğumuz büyülü bir teşekkür zamandır.

Birileri bize hayat verdi, öğretti, elimizden tuttu, anlattı, dinledi… Toprak bizi besledi, gökyüzü bizi kucakladı, su bizi arındırdı, güneş bizi ısıttı.

Biz birilerinin elinden tuttuk, koruduk, aktardık, sevdik…

Kavgaların, kıskançlıkların, kötülüğün ve çirkinliğin olduğu yerde her şeye rağmen güzellik, iyilik, cömertlik ve sevgi bizi bir arada tutuyor. Birbirimizle besleniyor, büyüyor ve yaşama anlam katıyoruz.

Minnettarlığımızı dile getirmek aramızdaki bağa mühür basmaktır. Zamanın bir anında görünmez bağlarla birbirimize bir kez daha bağlanmaktır.

Kendime veya çevreme yapılan en küçük iyiliklerde, hayatımda güzel olan şeyleri gördüğümde, fark ettiğimde ve anladığımda minnettarlık duyarım.

Eğer bir kişi bana yapmak zorunda olmadığı halde bir iyilik yapıyorsa ona karşı minnettarlık hissederim. Günlük işlerde ya da mesleki işlerimde işimi kolaylaştıracak ya da pozitif katkıda bulunulacak durumlarda hissederim.

Çok küçük şeylerden dahi minnettarlık duyarım. Mesela sokağa çıktığımda, komşumuzun bana tebessüm ederek selam verdiği zaman kendimi minnettar hissetmiş olurum. Bir sıkıntımda ya da bir problemimi çözemediğim durumlarda karşımdaki kişinin beni can kulağıyla dinlemesi, beni anladığını hissettirmesi bile kendimi minnettar hissetmemi sağlar…

Velhasıl kelam hayat yolumda olan her şeyden, her kişiden memnunum ve varlığından minnettarım…

Sonuç olarak, varlığına minnettarım demek, sahip olduğumuz şeylere olan takdirimizi ifade eder. Bu, pozitif bir düşünce ve duygu yaratır, daha mutlu bir yaşam sürmemize yardımcı olur ve insan ilişkilerini güçlendirir… Yaşamın farklı zamanlarında tüm kalbimizle minnettarlık duyduğumuz birileri vardır.

Her ne kadar yalan da olsa bu dünya, sevince, sevilince yaşamaya değer güzelliktedir yaşadığımız ve nefes aldığımız sürece bu hayat… Biraz güleceğiz, bazen hüzünlenip, biraz ağlayacağız, biraz sevineceğiz ve biraz da kahkaha atacağız ama ömür sürecek son ana kadar. Sonra unutulup geçecek, sırasını başkasına verecek. İşte böyledir hayat... Böyledir “Ömür Dediğin.” Bir varmışla bir yokmuşun arasında geçen süre. Önemli olan bu sürede yürürken iyi iz bırakmak ve alkışlarla hatırlanmak…

Yeni gün, iyilikten, güzellikten yana ne varsa getirsin. Umudunuz, mutluluğunuz ve dahi sağlığınız daim, dünyanız gülistan, ömrünüz gül gibi güzel olsun, kalbiniz sevgiyle dolsun. “İyi ki var" dedikleriniz yanımızda "Keşke" dedikleriniz uzağınızda, “Eksik Olmasın" dedikleriniz kalbinizde olsun…

Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…

Huzur içinde, mutluluk içinde, sevinç içinde, sağlık içinde bir gün geçirmeniz dileğiyle, yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, Cumartesi gününüz aydın mutluluğunuz daim, neşeniz bol, sağlığınız yerinde olsun.

Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…