Amin MAALOUF (Türkiye’de bilinen ismi Emin Maluf) demiş ki:

Amin MAALOUF (Türkiye’de bilinen ismi Emin Maluf) demiş ki:

“Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa, hayat budur de, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatma oyunu, maskeler oyunu, onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak ister izleyici olarak.”

Hoş bir iştir yaşamak, yaşarken de insan gibi insan olmak, durmadan tekrarlara boğmadan, sürprizlere açık, her daim yaşama sıkı sıkı tutunmak. Ciddi işleri yapanlar çok... Kalın ve siyah mürekkeple yaşam izlerini yazanlar da.

İşi mahir kılmak, kendin olmak, yaşarken kendini bulmak, kendini memnun etmek, sonrası bir düğümün çözülen ilmekleri…

Mükemmelliğin kendisinden korkmak, kendini bulmak hatalarda, yaşamın dahi çözemediği problemlere çözüm bulacak formüller aramak.

Mucizelere inanmadan yaşadıkça kayıpların girdabına kapılmamak ne mümkün…

Yaşam, kendi adına neyi önemsiyorsan onu pişirip pişirip önüne koyuyor çünkü. Seyrediyoruz hareketsizce kendimizi, sonra herkesin içinde gömülü bulunan cevherlerini keşfetmesi ve sonrasında aradığını bulmak için yola çıkma hikâyesi yazılıyor. Ölüme rağmen yaşamak, ölüme rağmen hedefleri tam ortadan isabet ettirmeye çalışmak, özetle insan olmak başlı başına mucize.

Hayat, tıpkı bir deniz gibidir sığ yerlerinde pislik, derin yerlerinde duruluk barındırır. Bu yüzden açılmaktan korkmamalı insan, açılmalı ve bulmalı saflığı…

İnsanlar da ağaca benzer; ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse o kadar derin kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinliğe, kötülüğe ve sonunda yok oluşa...

"Hiç gereği yokken,hayatına giren insanlar.

Hiç gereği yokken,karşına çıkarlar.

Hiç gereği yokken; gününü,haftanı,ayını belki de yıllarını alırlar.

Hiç gereği yokken,gece-gündüz aklından geçen

Her düşünceye bulaşırlar.

Hiç gereği yokken,seni istemediğin kadar mutlu ederler.

Sonra hiç gereği yokken,hayatından çıkıp giderler.

-Anladım ki,meğer gerçek dost aşk, MEVLÂ imiş.

Ne beni unuttu, ne de bıraktı…"

ŞEMS-İ TEBRİZİ

“Acı suda, tatlı suda berraktır. Sakın görünüşe aldanma... Görünüşte herkes insandır. Ama gerçek insan hal ehli olandır…”

HZ. MEVLANA

“Bozuk para insanın cebini deler, Bozuk insanda kalbini.

Bu yüzden ikisini de harcayın gitsin... “

LEV NİKOLAYEVİÇ TOLSTOY

Ey insan kendi içinde çözdüklerini bir de kalabalıkların yalnızlığında bul. İşte o zaman büyüyorsun, büyütüyorsun ruhunu. Yüksek seslere, kabalıklara, insan olmanın dışındaki her türlü zavallılıklara karşı inceden bir yüce ruhu büyütüyorsun içinde.

Eğildikçe yücelen, sustukça kökleşen, asileştikçe insana benzeyen…

Bu yüzden ruhu beslemek lazım yeniden, bıkmadan usanmadan…

Ruhu inceleştiren, öfkeden arındıran, güzel sözleri dile taşıyan, nazik ve ince olmayı öğreten ancak ve ancak içi her gün dolmaya aç bir dimağ, okuyan ve kendini geliştiren bir zihin ile mümkün. O zaman insan kendini kimseye, kimselere onaya sunmadan güçlü hissedecek donanıma sahip oluyor.

Acırım ruhunu incelikten, zariflikten ve bilgiden mahrum edenlere. İçindeki hazineleri cehaletin elinde teslim edip, kendi ilim denizini bataklığa çevirenlere.

Gününü ziyan edip, ne kendisine, ne etrafına faydası dokunmayanlara…

Her daim insan olmaya, kötülüğe dahi iyilik ile sapasağlam duranlara sebep dönen dünyaya.

Çivisi çıkmış dünyanın, ruhunu kirliliklere dayamış insanlarına her gün yeniden şans tanımasına...

Öyle ya da böyle mücadele eden ruhun kazanması için var gücüyle okuyan topluma. Okudukları ile değiştirebilen küçük de olsa faydalı farkındalıklara. Gözleri kapatmak var kötülüklere bir de savunmak çıplak gerçeklere hayatın aslında bu kadar kirlenmemiş olabileceğini.

Sesini yükseltme insan, lafını kendi vicdanında ölç de biç de tüket. Karşında insan olduğunu unutma. Hayvanlara özgü yaşamaksa amacın onlar bile bir düzenin içinde boynu bükük. Sen sen ol, karşındaki insanın kendisi için değeri olduğunu, kendi değerine ihtiyacı olan insanlar olduğunu unutma. Düşüncesizliğine kabalığı ilave edip yoksunluğunu hırçınlığınla örtbas etme.

İnsan olmak güzel ahlak ile mümkündür. Güzel ahlakta ancak okumakla, öğrenmekle ve tüm bunları hayatına tatbik etmekle olur. Olur ki sen bunlardan yoksunsan insan olmanın lafta olduğu kervana katıl, kalabalıkların yalnızlığında kaybol...

Özetle insan ol... İnsan olalım… İnsanca, insanlıkta çoğalalım, yaşayalım... ve sevelim, sevelim, sevelim... insan sevgiyle, sevdikçe çoğalır... Ruhumuzu doyuralım ki kaybetmeyelim onu...

Ruhunu kaybetmiş bir insanda yaşamın anlamını aramak ne saçma! Belki de yerin üstündeki cesetler, altındakilerden fazla...

Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi ve bilgimizi bir lokma ekmek gibi...

Unutmayalım hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…

İnsanca Yaşamak adına, hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz, sağlıklı ömürler, mutlu, umutlu, acısız, gözyaşsız ve her saniyesinin sizler için güzel olmasını dilediğim bir Perşembe gününüz olsun inşallah…

Ak güvercin kanatlarında, gönül soframdan gönül sofranıza, muhabbet gönderdim, herbirinize ayrı ayr… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…