Edebiyat konusunda sınıfta kalmaya devam ediyoruz.
Dilbilgisi yetenek ve kapasitemiz zaten başlı başına hüsran..


Daha kelimeleri bile doğru dürüst yazamıyoruz, işte bir kaç örnek yanlız (yalnız), acaip (acayip), ahçı (aşçı), aliminyum (Alüminyum), aptes (abdest), askari (asgari) örnekler yazmaya devam edersek yüzlerce kelimeye ulaşır.


Henüz konuştuğumuz şive biçimi ile, yazım dilini ayırt edemedik..


Diğer taraftan;
Okuduğumuz konu hakkında bir yorum gerektiği takdirde konu içinde analizi yapan kişi sayısı da oran olarak oldukça düşük kalıyor.


Yazar konuyu işlemiş, artı veya eksi yönde eleştiri veya teşekkür yönünde açıklama gereken yorum yerine en ucuzundan ve konuyu anlamsız kılan " Günaydın " - " İyi akşamlar " - " Hayırlı sabahlar " -" İyi geceler " ve buna benzer şekilde yazılan alt yorumlar yazarın çalışmasını en basit düzeye indirgiyor ve konuya yabancı kalındığı, hatta okunmadan selâm verip geçme izlenimi doğuruyor.


Halbuki okur-yazar ilişkisinde her zaman alkışlamak veya yermek olmaz varsa eksiklikler, hatalar bildirildiği zaman konuya ilgi daha bir değer bulur, beğenilmişse sade teşekkür yanında bir iki cümle ile konu desteklenirse bu da emek veren yazarın bir artısı olur..


Yorum demek, konuyu ölçen, tartan bir işaret demek..
Yorum demek, konuya olan ilgi demek..
Yorum demek, konunun eksikliklerini tamamlama demek..
Yorum demek, en azından emek veren yazarın hesaba alınması demektir..


O halde bakıp geçmeyelim..
Okuyalım! 
Düşünelim ve konuyu harmanlayıp bizlerde bir şeyler katalım ki edebi çalışmalar değer bulsun ve gelişsin.


Saygılarımla..