MUTLULUK

Peki; Nedir mutluluk?..
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre mutluluğun sözlük anlamı ise şöyle: – Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık…
Bana sorarsanız; mutluluk isteklere ulaşma durumudur. Zihinsel ve duygusal bir yeterlik halidir. ... Mutlu olmak çoğu zaman beklentiler ile ilgilidir. Her insan mutluluğu kendi ölçütleriyle belirler.
Mutlu kişi, en canlı zevkleri veya en büyük hazları tatmış kişi değildir. Mutlu kişi hayatını hem bedensel hem zihinsel çok büyük acılar yaşamadan geçiren kimsedir…
Mutluluk, konusu ilk çağlardan beri insanların gündeminde olmuştur. Aristo’dan beri mutlulukla ilgili açıklamalar yapılmış ve sözler söylenmiştir. Herkesin sahip olmak istediği “en yüce amaç” olarak ifade edilen mutluluk kavramı ile ilgili bilimsel çalışmalar ise 1960’lardan sonra görülmeye başlanmıştır.
Mutluluk, planlarını gerçekleştirmek, hoşnut olmak ve neşeli bir ruh haline bürünmektir. Tarihte, birçok ünlü filozof mutluluğu tanımlamaya ve tarif etmeye çalışmıştır. Felsefi akımların özelliklerine göre farklı şekilde yorumladığı mutluluk kavramı, psikoloji ve sosyoloji gibi bilim dallarında da önemli bir yer tutar.
Nazım Hikmet demiş ki Abidin Dino'ya;
"Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?..
İşin kolayına kaçmadan ama
Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
Ne de ak örtüde elmaların
Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin"
Peki; Bu Mutluluk dediğimiz kavram… Bu duygu: Tanımlanabilir mi?.. Ölçülebilir mi?.. Artırılabilir mi?.. Belirleyicileri nelerdir?..
Herkes tutturmuş bir mutluluk isteği, aldı başını gidiyor.
'Mutlu olmak istiyorum' diyenler ne istediklerini biliyorlar mı acaba?..
Mutlu olma kriterlerinin farkındalar mı?..
İyi hissetmek için ne bekliyorlar bu dünyadan böyle, senelerce erişemiyorlar?..
Birde ben sorsam Nazım Hikmet gibi: Mutluluğu tarif edebilir misiniz?.. Diye… ortaya bir karışık ne bırakır, ne dersiniz acaba bu konuda!..
Her birey kendine göre yorumlar tabi ki mutluluğu. Kimini küçük, kimini büyük bir şey mutlu eder o ana göre. Kimini sevgi ve aşk dolu güzel bir bakış, kimini aşk ve sevgi dolu güzel bir öpüş...
Hayatımıza can veren, renk getiren olgulardan birisi ve en önemlisidir mutluluk… Kimi zaman üzüntü dediğimiz o ateşten gömleği giyme pahasına ulaşırız mutluluğa; kimi zaman piyangodan çıkar önümüze veya bir sabah sürprizi gibi karşılarız mutluluğu, mahmur gözlerle kapımızda...
Belki mutluluk, gök kuşağında bir renk olmayı istemek, bir çocuğun elinde hünerlerini sergileyen bir uçurtmanın, rüzgâra böbürlenmesi; yaşlı bir bünyenin göz bebeklerindeki manadır. Birbirleri için hızla çarpan kalplerin adrenalin yüklü tınısıdır belki de… Belki de mutluluk güneşli bir sabahın gizeminde, denize nazır sabah kahvaltısını, simit ve ayranla açmaktır. B ir kaç saat sonra da şöyle şerbet niyetine bir bardak çay yuvarlamaktır mideye…
Mutluluk, insanın yaşamının en önemli anlarının unutulmayışıdır. Mutluluk, beklenen sevgi, birileri tarafından sevilmektir. Mutluluk yaşamaktır. Söz etmektir bir dostla bir kaç kelime ya da bir anneyle hasret giderme. Unutmaktır acıları, unutulmuşları hatırlamak ve bir daha unutmamak ömür boyu...
Şiir yazmaktır Mutluluk, kâğıda dökmek aşkları. Okumaktır Mutluluk cevap bulmak için sorulara; soru sormak için yâre. Bir çiçektir Mutluluk, renk renk, çiçek çiçek..
Birilerinin gülmesidir Mutluluk ya da birilerinin sevinç gözyaşları. Bir çocuğun Anne deyişi, bir babanın Yiğidim deyişi ya da bir sevgilinin Aşkım diye bağırışıdır Mutluluk.
Nice yaşanmışlardır, yaşanmak istenilen anlardır Mutluluk. Hayal edilen, rüyaları süsleyen bir gezidir belki de… mi?.. dersiniz benim gibi…
Ama en güzeli “Seviyorum” diyebilmektir korkmadan; kabullenebilmektir bazı şeyleri gücenmeden. Kötü insanların pişmanlığı, iyilerin çabalarıdır Mutluluk.
Hepsi ve daha niceleridir Mutluluk. Hepsinin bir yeri vardır ve ortak bir özelliği. Yürektendir ve huzurdur. Pekâlâ, siz mutluluğu tarif edebilir misiniz?.. Diye tekrar soruyorum…
Kundaktaki bir bebeğin altının temiz olması, etrafına neşe saçması ya da mışıl mışıl uyuması için yeterlidir. Daha başka beklentisi yoktur anne babasından. Dört beş yaşlarında bir çocuk, birkaç oyuncak sahibi olduğunda sevgiyle sarılır ailesine. Sokakta daha fazla kalabilme istediği dışında olağan şeyler beklemez.
Peki yaşı biraz daha büyültsek öyle olur mu dersiniz?.. Hele ki bu devirde, her şeye sahip olma yaşı gün geçtikçe küçülürken. Ne mümkün ortaokula giden bir çocuğu memnun etmek, lisedeki gencin sınırlarını ailesinin sınırları ile örtüştürmek. Üniversiteye giden bireyden örnek vermeye bile gerek yok, her şeyin acısını çıkartırcasına hoyrat davranmak çekici gelir ona.
Ne gençlerin arzuları biter ne ailelerin endişeleri. Baskıcı olmayan, ölçülü ailelerde durum farklıdır zaten, onlar konu dışı. Nesiller arası farklar büyüyor; bunun yanında çağ ilerledikçe beklentiler de büyüyor. Artık memnuniyet sınırı uç noktalarda. O kadar az insan var ki elindekiyle yetinebilen, çok şükür diyebilen. Bu sebepten dolayı mutsuz insan sayısı artıyor. Hoşnutsuzluk okunuyor gözlerden. ‘Aradığım sadece mutluluk’ diyor çoğu kişi; ama mutlu olmamak adına da özel bir çaba harcıyor sanki. Az olan sevindirmiyor, yüzleri somurtulmaktan kurtaramıyor…
İstediğimiz sıradan bir yaşam mı?.. HAYIR.
Yaşam bazen iki ses arasındaki süre kadar bazen de bir çığlık kadar uzun olabiliyor. Sessizliğine büründüğümüz günlerin sonunda vardığımız yerler hep yalnızlığımız oluyor… Kalabalık içine saklanmış seslerimizle sessizliği sonsuza kadar geçmişin belirsizliklerine terk ederek…
İnsanlar vardır hayattan beklentileri olan, hayatlar vardır insanlardan beklentileri olan.. .Her iki durumda da mutluluğa ulaşmak zordur… Mutluluk; ulaşılması güç olan hedeflere ulaşamamak ancak ulaşma umuduyla yaşamaktır aslında...
Küçücük detaylarla bile gülümsemeyi bırakmayın. Büyük beklentiler peşinde koştururken ıskaladığınız güzelliklere bir kere dönüp göz kırparsanız mutluluk elinizi tutmaya devam edecektir.
Es geçmeyin… Küçük detayları. İçinden bir Ferhat-Şirin, bir Aslı- Kerem çıkabilir...
Üç noktaların gizemi sizde... Boşluğu doldurmak elinizde...
En iyisi siz şöyle yapın dostlar: Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın.
Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze.
Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, sevgi, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz... Ve mutluluğu tadacaksınız...
İşte böyledir insan ve mutluluk. İçinde sevgi, aşk, dostluk yoksa mutluluk neye yarar...
Gülmek için mutluluk bekleme sonunda tebessüm bile edemezsin.
Daha son sözü söylemedi hayat, henüz Rabbimin inayeti ile nefes alıyoruz. Belki yarınlar, mutlu sonlar var?.. Bir bakmışsın Allah; Hiç ummadığın anda vermiş kalbine mutluluğu...
“İnsan bugün açan yarın solan kır çiçekleri gibidir, insanın zamanı ancak bir mevsimdir, gelir ve geçer..”
Ve sonra gidersin___ bu gidiş küçük bir vedadır...
Ama aslında büyük bir yolculuktur..
Ardında ya her şey kalır... Ya da çoktan bitmiş gitmiştir...
Bu, zifiri aydınlığa bir kapıdır...
Çaresiz herkes bakakalır, sen oynarsın onlar izler...
Kimisi gözyaşını dışına akıtır, kiminin içinde damla damla göl olmuştur...
Sen sadece gidersin, biletin hazırdır
Evet bu bir küçük vedadır ama aslında büyük ve son yoldur..
Gönderdiklerine kavuşur, gelecekleri beklersin...
Dönüşü olmayan uzun bir yolculuktur bu.
Orada bekleyen bilir, sor/gula/san/a__ der ki; adı ölümdür…
Peki, buraya kadar iyiydi de şimdi: “Biraz bana beni anlatın hadi, sizce nasıl bir insanım?..” diye sorsam… ne derdiniz?.. Boş verin bir şey demeyin bırakın kalsın kendi halinde.
Çekince koptuğu için mi bilinmez ama en çok çekilmez olduğu zaman güzel geliyor hayat bana…
O zaman hayatı türkü gibi, şarkı gibi, klasik bir müziğin içindeki keman sesi gibi haykırmak ve yaşamak, güne günaydınla başlamak, günü gün-aydınlara devirerek gitmek ve günün içinde aydın olmak, aydınlık olmak, güne katılmak dileğiyle ve dilediğinizce bir yaşamı gün boyunca, ömür boyunca yaşamanız için... Umutlarınız ve düşleriniz gerçek olsun... Mutluluk yakanızdan düşmesin, gömleğinize düğmeleyin...
Düşlerinizi doldurun, boşluğa umutlarınızı yazın, sonra kapatın gözlerinizi geleceğe dair tüm güzellikleri sıralayın ve içinde size kalan sağlık, adalet, barış, bereket ve şans, sevgi, dostluk ve mutluluk olsun…
Geleceği güzelleştiren bugünün sevinçleri, düşleri, mutlulukları, özlemleridir… Yeni bir güne tüm güzellikleri katarak başlamanız dileğiyle şairin şu sözlerine kulak verin;
“Senden bir tane daha yok bu dünyada. Gülümsemeyi unutmayınız…”
Yalnız sevgiyi, sevmeyi de unutmayınız ki; sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… İyi Pazarlar… Hoş kalınız, hoşça kalınız, sevgiyle hep dostça kalınız, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…